Türkiye’de Çalışan Çocuklarla İlgili Yasalar

Türkiye’nin tarihi Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilerini kestiği 23 Nisan 1920 tarihinde baslamaktadir. Bu tarihte Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştur. Bugün bu özel gün, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

Türk sosyal politika tarihinin ilk yasal düzenlemesi, Türkiye’nin kömür madenciliği bölgesi olan Zonguldak ile ilgili lokal bir düzenlemedir. Bu düzenlemede (10.09.1921 tarih ve 151 sayılı yasa) yeraltında en düşük çalışma yaşı 18 olarak belirlenmiştir.


Çalışan çocuklarla ilgili ilk iki genel yasa

  1. Borçlar Kanunu

  2. Genel Sağlığı Koruma Yasası’dır.

İşçi işveren ilişkileri üzerine hükümler de içeren Borçlar Kanunu (1926) , çırakların haklarını korumak amacıyla bazı kurallar koymuştur. Bu kurallardan bir tanesi de sınırlı alanlarda kullanılmasına karşın, bugün de varlığını sürdüren “Çıraklık Sözleşmesi” uygulamasıdır (Madde 318).Ayrıca 330.maddesiyle çırakların eğitimini, gece ve hafta tatilinde çalıştırılmamasını güvence altına almıştır.

Genel Sağlığı Koruma Yasası (1930), halk sağlığı alanında Türkiye’nin en kapsamlı ve en önemli yasalarından biridir. Türk sosyal politikasının temel yapı taşları, henüz iş yasasının kabulünden altı yıl önce yürürlüğe giren bu yasayla atılmıştır. “Çocukların Korunması” başlığı altındaki özel bölümü ile önemli hükümler getirmiştir. Bunlardan biri de, çocuk çalıştırılmasında en düşük yaş olarak 12 yaşı göstermesidir. Bu o kadar geniş kapsamlı bir düzenlemedir ki, Türk hukuk tarihinde, bu yaşın altında bir çocuğun “imece” adı verilen köylülerin yardımlaşma çalışmasına katılmak istenmesini bile Yüksek Mahkeme Kararı’na temel oluşturarak reddettirmiştir. Yasa ayrıcı 12-16 yaş çocuklarının günde sekiz saatten fazla çalıştırılmasını yasaklamıştır.

1936 yılında İş Yasası kabul edilmiş, buna dayalı olarak çıkarılan “Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü” ise 1940 yılında kabul edilmiştir. Bu Tüzüğe göre, çocuklar, sağlıklarını bozacak ve güvenliklerini tehdit edecek ve ekli listede gösterilen işlerde 18 yaşını bitirmeden çalıştırılamayacaklardır.

1950 yılından başlayarak çeşitli tarihlerde kabul edilen ILO sözleşmelerinden çocukları ilgilendirenler şunlardır :

ILO Sözleşme No.

ILO’nun kabul tarihi

Türkiye’nin kabul tarihi

15

1921

1959

58

1936

1959

59

1937

1992

77

1946

1983

123

1965

1991

138

1965

1998

182

1998

2000

İş Yasası’nda çeşitli tarihlerde düzeltmeler yapılmıştır. 29.07.1983 yılında 2869 sayılı yasayla getirilen bir düzenlemeyle İş Yasası’’a çocukların ücretli olarak 15 yaşını bitirmeden çalıştırılamayacakları hükmü konulmuştur. Özel ve istisnai durumlarda bu yaş 13’e indirilebilmektedir. Okula gidenlerin ders saatleri, iş süresi içine katılmıştır (Madde 67)

18 yaşını doldurmamış çocuklar yeraltında, su altında ve gece çalıştırılamaz (Madde 69). 18 yaşını bitirmemiş herhangi bir işte çalışan çocukların işe girişte ve 6 ayda bir sağlık kontrolundan geçirilmesi gereklidir (Madde 80).

05.06.1986’da 3308 sayıyla kabul edilen Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası, çocukları zorunlu ilk öğrenimi (1988’de 5 yıldan 8 yıla çıkarılmıştır) bitirdikten sonra çıraklığa kabul etmekte ve çırakları öğrenci olarak kabul etmektedir. Özel durumlar ve istisnaları da içine katarak şunu söyleyebiliriz: 13 yaşından küçük ve 19 yaşından büyük yaşta çıraklığa başlanamaz. Çıraklar haftada bir gün okullarda teorik ders görmekte, geri kalan günlerde işyerlerinde çalışarak pratik eğitim almaktadırlar. Yıllık ücretli izinlerini 30 gün olarak hesaplamaktadır.

Türkiye 1992 yılında ILO/IPEC projeleri kapsamında çalışan çocukların çalışma yaşamından uzaklaştırılmasına ilişkin bir çok projeye imza atmıştır. Web sayfamiza girdiğinizde, Fişek Enstitüsü’nün de bu kapsamda çalışmalar yaptığını ve yürüttüğü model çalışmanın Habitat II’de en iyi uygulamalar sergisine seçildiğini öğrendiğinizi sanıyoruz.

ILO/IPEC projelerine katılan başta devlet, işçi ve işveren kuruluşları olmak üzere bir kamu kuruluşu ve sivil toplum kuruluşu ve üniversite gençlik kulüpleri çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için tavır almıştır. Ancak tümü de ancak ekonomik ve sosyal önlemlerle bu konuda temelli bir çözüm elde edilebileceğinin bilincindedirler.