Çocukların Hakları ve Çocukların Yaşam Kalitesi

Doç.Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU
Ankara Üniversitesi
Ev Ekonomisi Yüksekokulu Müdür Yrd.

ÖZET

Yaşam kalitesi, bireyin yaşam koşullarına, ilişkilerine ve içinde yaşadığı çevreye yani yaşamına ait tüm gerçeklere ilişkin duyduğu tatmin ve güveni ifade eder. Bu geniş bakış açısı, yaşam kalitesinin temel ihtiyaçların karşılanmasından duyulan tatmin anlamı ile toplumsal uyum ve kabul, kişisel gelişme, başarı, bireyin kendini gerçekleştirmesi gibi psikolojik ihtiyaçlarının tatmini anlamını da içerir. Yaşam kalitesi toplumdaki her birey için bir haktır ve uluslararası düzeyde tanınmıştır. Bu açıdan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çocuk haklarının tümü, çocukların yaşamındaki kaliteye işaret eden/belirleyen dilekler ve ihtiyaçlar ile ilişkilidir. Bu makalede, çocukların hakları, yaşam kalitesi hakkı çerçevesinde irdelenmiştir.

1. GİRİŞ

Yaşam kalitesi, insan yaşamının psiko-sosyal ve ekonomik refahının sağlanması ve dengeli bir biçimde sürdürülmesi için gerekli insan isteklerinin/ihtiyaçlarının tatminidir. Bireylerin verimli ve fonksiyonel bir yaşam sürdürebilmeleri için karşılanması gereken temel yaşamsal ihtiyaçları (beslenme, barınma, giyinme, çalışma vb.) vardır. Bu yaşamsal ihtiyaçların tatmini, bireyin materyal ve psikolojik kaynaklara sahip olmasına dayanır. Ancak bu basit ve somut tanımın içerdiğinin dışında yaşam kalitesi kavramının farklı anlamları da vardır. Bazan refah kavramı ile eş anlamlı olarak algılanır. Oysa refah, bireylerin yaşam koşullarına ilişkin gerçeklerin tek tek her birinin en yüksek düzeye kadar geliştirilmesi ile ilişkilidir (McGregor ve Goldsmith 1998, pgs:2-6,22).

Yaşam kalitesi ise, bireyin yaşam koşullarına, ilişkilerine ve içinde yaşadığı çevreye yani yaşamına ait tüm gerçeklere ilişkin duyduğu tatmin ve güveni ifade eder. Bu kavramlar birbiri ile çok yakından ilintili olduklarından, kimi zaman birbiri yerine kullanılmaktadır.

Bazan yaşam kalitesi materyal varlıkla açıklanır. Özellikle son yıllarda gelişen tüketimcilik kültürü ve materyalist eğilimler nedeniyle, gelir, servet, varlık, ev sahibi olma gibi materyal kaynakları ve yüksek tüketim harcamalarını açıklayan bir kavram olarak da kullanılır. Ne var ki, gerçekte yaşam kalitesi içerik olarak hem materyal ve hem de yaşamı geliştiren psikolojik ögeleri kapsar. Yani toplumsal uyum ve kabul, kişisel gelişme, başarı, bireyin kendini gerçekleştirmesi gibi psikolojik ihtiyaçların tatminini de içerir (Goldsmith 2000, pgs: 328-329; Gönen ve Özmete 1999, s: 39-56).

2. YAŞAM KALİTESİ HAKKI

Yaşam kalitesi nasıl yorumlanırsa yorumlansın, toplumdaki her birey için bir haktır. Herkes için eşit yaşam kalitesi hakkı; sağlık ve eğitime, yeterli yiyeceğe, giyime, konuta, sağlıklı bir çevreye, koplumsal yaşama katılıma ve güven içinde onurlu yaşamaya dair geniş bir anlam içerir. Yaşam kalitesi hakkının içerdiği bu unsurların her biri kendi başına önemlidir, ancak bir tekinin bile tatmin edilmemesi “öznel yaşam kalitesi” duygusunu olumsuz etkiler (DPT 2001,S:57-66).

Nedeni ister cehalet, ister kasıtlı ihmal olsun pek çok yönetim sistemi/hükümet bu içeriği ile yaşam kalitesinin insani gelişmenin temelini oluşturan bir hak olduğunu anlayamamaktadır. Böylece ülkelerindeki insan potansiyellerini, insanların birlikte üretebilmeye ilişkin güven ve umutlarını bilinçsizce harcayarak çocukların/kuşakların geleceğini köreltme yolunu seçmektedirler. Savurgan politikalar, kaçınılabilir savaşlar ve ulusal kaynakların sorumsuzca talan edilmesi/talana açılması; küçük çocuklar da dahil tüm yurttaşların sağlık, eğitim, beslenme, temiz su ve sanitasyon gibi ivedi gereksinimlerinin ya karşılanmasını engellemektedir ya da bunlara ilişkin hizmet kalitesi standardları düşmektedir.

Hükümetler, çocukları bugün ihmal ederek ya da çocuklara gitmesi gerekenlerin çalınmasına göz yumarak ülkelerinin geleceğini karartmakta olduklarını, yoksulluğun ve diğer olumsuzlukların daha da pekiştiğini anlamalıdırlar. Bu durum, insan yaşamının herhangibir alanına ya da bütün olarak yaşama ilişkin kalitenin varlığı/gereği konusunda bir fikir birliği olmadığını da ortaya koymaktadır. Oysa yaşamdaki iyi kalitenin, kalitelinin ne olduğunu söylemeye ilişkin ortak fikirlere ihtiyaç vardır. Bu nedenle yaşam kalitesi bir insan hakkı olarak uluslararası düzeyde tanınmıştır.

Dört büyük Birleşmiş Milletler anlaşmasında, (i) Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar-1966, (ii) Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar-1966, (iii) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Konvansiyonu-1979, (iv) Çocuk Hakları Konvansiyonu-1989, yaşam kalitesini oluşturan hem objektif hem de subjektif göstergeler belirtilmektedir. Bu göstergeler insanın gerçekte olması gereken yaşam kalitesi ile var olan/mevcut yaşam kalitesi arasındaki farkın anlaşılmasına kolaylaştırmaktadır .

Yeterli ve dengeli beslenme, tam ve verimli istihdam, sağlık- anne çocuk sağlığı, aile planlaması, enformasyonu ve bu hizmetlere erişim, koruyucu sağlık eğitimi, eğitim- zorunlu bedelsiz eğitim, barınma, sosyal güvenlik, cinsiyet eşitliği, ailenin korunması, kültürel ve siyasal haklar Birleşmiş Milletler anlaşmalarında tanınmış olan yaşam kalitesi hakkının göstergeleridir (TÇV 1996, S:76-88).

2.1.Çocuklar Açısından Yaşam Kalitesi Hakkı

Pediatristler, gelişim psikologları, pedagoglar gibi çok sayıda profesyonel çocuklar için neyin iyi olduğunu anlamaya/belirlemeye ve anlatmaya çalışmaktadırlar. Ebeveynler genellikle çocukları için en iyisini isterler. Ancak kimi zaman uzmanlar ile ebeveynler arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi önemli bir konsensustur ve çocuklar için yararlı olanda ısrar eder. Bu sözleşmedeki çocuk haklarının tümü çocukların yaşamındaki kaliteyi işaret eden/belirleyen dilekler ve ihtiyaçlar ile ilişkilidir.

Her toplum ve her kültür farklı tarihsel dönemlerde çocukluğu çeşitli biçimlerde yapılandırmışlar ve çocuklar için en iyisinin ne olduğunu anlamanın farklı yollarını da ortaya koymuşlardır (Casas 2001,pgs:1-2; Parmenter 1994,pgs: 1-8).

Pek çok ülkede, geleneksel olarak çocukların hakları “koruma” ve “kollama” ile ilişkilidir (iki K). Her ikisi de negatif durumları (sosyal ihtiyaçların karşılanmasındaki eksikliği ve çocukları etkileyen sosyal sorunları) yansıtır ki, yetişkinler bunların üstesinden gelmek zorundadırlar. Çocuklar için koruma ve kollama, çocuğun ihmal edilmesini, tacize uğramasını ya da istismar edilmesini önlemede gerekli bir haktır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulünden (20 Kasım 1989) sonra bir üçüncü K daha konuşulmaya başlanmıştır. Üçüncü K “katılım hakkı”nı ifade eder ve daha pozitifdir. Katılım hakkı çocukların birey olarak, bir yurttaş olarak dikkate alınmaları gerektiğine işaret eder.

Çocuk haklarına saygı göstermedeki eksiklikler/umursamazlıklar çocukların yaşam koşullarında materyal varlıkların yetersizliğine ve ayrıca çocukların sosyal dışlanmasına neden olur.

Yaşam kalitesi hakkı ise, tüm çocuk haklarına erişilmesi ile ilişkilidir. Çocukların yaşam koşullarında iyileşmeyi hedefleyen “kalite” kavramı ile dördüncü K ortaya çıkmıştır. Çocukların yaşam kalitesi hakkını yerine getirmek; çocukların aile, okul, boş zaman, arkadaşlar, çevre/oyun alanları gibi spesifik yaşam alanları ve bütün olarak yaşamdan tatmin olmaları ile ilişkilidir.

Aynı zamanda yaşam kalitesi hakkı, ilk iki K (koruma-kollama) ile de yakından ilişkilidir. Çünkü yaşam kalitesi hakkı, koruma ve kollama hakkını doğuran ayırımcılık, şiddet, taciz ve istismar ile temel yaşam ihtiyaçlarının yetersizliği gibi olumsuz koşullardan arınmış bir yaşama kavuşulmasını, yaşamdan tatmin olmayı içerir. Ancak yaşam kalitesi çocukların yaşam koşullarını geliştirmek için daha pozitiftif bir mücadeledir, bir değerdir.

Çocukların yaşam kalitesini geliştirmek için fazlaca uzman bilgisi sağlamak yeterli değildir. Aynı zamanda çocukların yaşamlarına ilişkin kendi istekleri, değerlendirmeleri ve tatminleri de belirlenmelidir. Çocukların ailelerine, kendi haklarına, arkadaşlarına, eğitimlerine ya da yaşadıkları kente ilişkin düşüncelerini belirleyen araştırmalara ve farklı veri toplama yöntemlerine ihtiyaç vardır.

Öncelikle internet ortamı çocuklardan bu tür bilgi toplamada geniş fırsatlar sunmaktadır. Çocukların ilgilerinin çeşitli başlıklarını tartışmaya açan forumlar halihazırda pek çok ülkede aktifdir. Bazı ülkelerde yerel yönetimler ve okullarda bu konuda çalışmalar yürütülmektedir.

Gerçekte çocuklara yönelik duyarlılık, çocukların haklarını korumak ve daha da geliştirmek için neler yapılabileceği daha da netleşmiş, özellikle uluslararası toplumun kararlılığı artmıştır. Çocukların, haklarının güvence altına alındığı, insanların adaletsizlik, hastalık ve ağır yoksulluk durumları olmaksızın gelişebilecekleri bir dünyaya gereksinim duyduklarını biliyoruz. Buna ilişkin fırsatlar erken çocukluk döneminde, ilkokul sırasında ve ergenlik dönemlerinde değerlendirilmelidir. Bu dönemlerin yararlı değişiklikler yaratma açısından taşıdığı potansiyel tartışılamaz. Çocuklara bu dönemlerde sağlanacak destek ve yapılacak müdahaleler ile yaşam kalitesi haklarının yerine getirilmesi, çocukları tehdit eden döngülerin kırılabilmesi için önemlidir (McGregor 2001,pgs:1-18; UNICEF 2001, S:23,43).

Çocukların yaşam kalitesi hakkı sağlık, beslenme, güvenli çevre, psiko-sosyal ve bilişsel gelişme gibi değişik alanlara yayıldığından, yaşam kalitesi hizmetleri de tek başına herhangi bir sektörün kapsamına sığmaz. Çocuklara verilecek hizmetler pek çok kesimin sorumluluğu altındaki bir iş olarak görüldüğünden, sonuçta hiçbir kesim bu sorumluluğu üstlenmemektedir. Ortada bütüncül ve sektörleri hep birlikte kapsayan sistemler de olmayınca; hükümetlerin çocukların yaşam kalitesinin yükseltilmesi için gerekli bakım ve hizmetleri sağlama, buna ilişkin ailelere destek olma sorumluluğu, kolaylıkla bakanlıkların ve müdürlüklerin hizmet alanlarını ayıran çizgiler arasında kaybolup gidebilmektedir.

Böyle bir durumda, çocukların haklarına saygı duyulacaksa ve yaşam kalitesine ilişkin gereksinimleri karşılanacaksa, tüm yönetim birimlerinin karar verip harekete geçmesi gerekir. Bu arada hükümet dışı kuruluşların, özel sektörün, sivil toplumun, çocukların ve gençlerin de bu kararların uygulanmasına katılımları sağlanmalıdır. Uygulamada;

  • Çocukların hakları ile ilgili konulara öncelik verilmelidir,

  • Çocuk haklarının yaşama geçirilmesinde ve yaşam kalitesi hizmetlerinin sağlanmasında kaynaklar yaratılmalı, yeniden tahsis edilmelidir,

  • Çocukların okul ve yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı büyümeleri ve gelişmeleri için temel ön koşul olarak, yaşama mümkün olan en iyi başlangıcı yapabilmeleri amacı ile ilgili kuruluşların sorumululukları belirlenmelidir ve bu sorumlulukların yerine getirilmesi izlenmelidir.

Bu aşamada, çocukların yaşam kalitesi hakkı için yapılacak yatırımlara yön vermesi gereken bilgi çocukların yaşamlarındaki değişiklik ne kadar yetersiz kalırsa, ülkelerin bundan kaybedeceklerinin de o kadar ağır olacağıdır. Bütçe kararları alınırken hep çabuk ve gözle görülür sonuçlar elde etme dürtüsü ağır basar, oysa sağlıklı, üretken ve sevecen bir çocuğun aracı olduğu olumluluklar toplum yaşamında yıllarca izini sürdürür.

Açlık, hastalık ve cehalet, hiçbir zaman ekonomik büyüme, demokrasi ya da insan haklarına saygının zeminini oluşturmamıştır. Bütün çocuklar için yaşama iyi bir başlangıç sağlanması, insani gelişmenin başarılmasında önemli bir yatırımdır. Çünkü çocuklara yaşam kalitesi için gereken koşulları sağlamamak, maliyeti en yüksek yanlıştır. Bu yanlışın etkileri önce buna neden olanların kendi yaşamlarında kendisini göstereceği gibi, sonra da diğer kuşaklara aktarılacaktır. Bunun yanısıra, bir ülke benimsediği kamu politikaları ve bütçe kararları ile çocukların haklarının ihlal edilmesine izin verdiği sürece, çocuklar açısından yaşam kalitesine ilişkin gerçekleri ve geleceği değiştirmek için de hiç fırsat yaratılamayacaktır (Casas 2001, pgs:1-2; UNICEF 2001, s: 13,15,25).

Sonuç olarak, çocukların yaşam kalitesinin geliştirilmesinde, çocukların haklarının yaşama geçirilmesine yönelik stratejik bir yaklaşım gereklidir. Bu yaklaşım halen tüm dünyada çocukların ve gençlerin yaşamlarını sarsan yoksunluk, hastalık, şiddet ve ayrımcılık döngülerinin kırılıp atılması açısından büyük potansiyel barındırmaktadır. Bu potansiyelin ciddiye alınması, çocukların yaşadıkları topluma katılıp katkıda bulunma fırsatlarını geliştirecektir. Bu tür bir yaklaşımın temelinde, çocuğun yaşam kalitesinin gelişmesinin güçlü çocuk-sağlıklı ve verimli bir yaşam- amacı yer almaktadır. Güçlü çocuğun çevresine katkıda bulunan, eğitimine devam eden, evliliği ve doğumu erteleyen, riskli gebeliklerden kaçınan ve kendinden sonraki kuşaklar için sağlam bir temel bırakan bir genç olarak yetişme olasılığı da daha yüksektir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

    1. Casas, F., 2001. Children’s Quality of Life. Child Research Net CRN- Cybrary-Advisory Board Message. On Line:http://www.childresearchnet.org, Erişim: 14.06.2001.

  • DPT, 2001. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Aile Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Yayın No: DPT: 2562-ÖİK: 578, Ankara.

  • Goldsmith, E.B., 2000. Resource Management for Individuals and Families (Second Edition). Wadsworth, Thomson Learning.

  • Gönen, E., Özmete, E., 1999. Yaşam Kalitesi, Yaşam Standardı ve Refah Kavramlarına Yaklaşımlar. Verimlilik Dergisi, 4:39-56.

  • McGregor, S.L., Goldsmith, E.B., 1998. Extending Our Understanding of Quality of Living, Standard of Living and Well-Being. Journal of Family and Consumer Sciences, 90(2):2-6,22.

  • McGregor, S.L., 2001. Leadership for The Human Family: Reflective Human Action for a Culture of Peace. On Line: http://www.consultmcgregor.com , Erişim: 15.04.2002.

  • Parmenter, T., 1994. Quality of Life as a Concept and Measurable Entity. Social Indicators Research, 33:1-3,8.

  • TÇV, 1996. Geleceğe Özen: Nüfus ve Hayat Kalitesi Bağımsız Komisyonu Raporu. TÇV Yayın No: 119, Önder Matbaa, Ankara.

  • UNICEF, 2001. Dünya Çocuklarının Durumu 2001.