Vakfımızın Görüşü

“Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı” ve “Dostlar Dayanışma Derneği” tarafından ortaklaşa düzenlenen “Türkiye Çocuk Adalet Sistemine Sivil Toplum Gözüyle Bakış Konferansı” (5-6 Nisan 2012) İçin Hazırlanan Vakfımızın Görüşü

“Çocuk ve Adalet”sizlik, üzerinde çok yönlü olarak durulması gereken bir konudur. Yalnızca “suçlu” ya da “suçlanan” çocuklar açısından, ya da “koruma altına alınması gereken” çocuklar açısından konuya yaklaşmak yetmez. Bu çok geniş ve acılı bir konudur.

İnsan odaklı her politika, önce çocuğu eksen alır. Hem en dayanıksız olduğu için, hem de gelecekte, bizden de öte var olacağı için. Çocuklara karşı görevlerimiz var. Ama yanlız bir kesimine karşı değil, tüm çocuklara karşı görevlerimiz var.

Hak ve adalet kavramları, yasaları da aşan, insan haklarını temel alan bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu bakımdan çocukların “Çocuk Hakları Sözleşmesi” ile tanımlanan temel insan haklarından yararlanamamalarının, büyük bir ADALETSİZLİK olduğunu vurgulayarak söze başlamak gerek.

Biz bu saptamanın, “ÇKK Kapsamında Politika Belgesi”nin ilk maddesini oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Yine bu politika belgesinde bulunmasını “olmazsa olmaz” gördüğümüz maddeleri de görüşlerinize sunmak istiyoruz :

  • Yoksulluk ve işsizlik ile mücadele, tüm hedeflerin önüne konulmalıdır.
  • Çocuğa yönelik aile içi şiddet ile çocuğun ailesi tarafından küçük yaşta çalışmaya yönlendirilmesi (ya da izin verilmesi) caydırıcı cezalarla engellenmelidir.
  • Dar gelirli ailelerin çocukları, çalışmamaları ve öğrenimlerini sürdürebilmeleri için, burslarla ve okuma odası olanaklarıyla desteklenmelidir.
  • Örgün öğrenim yaşamı tamamlanana kadar, gençler de “çocuk” korumasından yararlanmalı ve “çocuk hakları sözleşmesi” hükümlerinden yararlanmalıdır.
  • Bu bakış açısıyla, çocuklar ve gençler, düşüncelerini başkalarıyla paylaşma hakkını kullandıkları için koğuşturulmamalı, cezalandırılmamalıdır.
  • “Suçlanan” ya da “suçlu” konuma düşen çocuklar için yaklaşım, “önce zarar verme” olmalıdır.Bunun için, sosyal ortamlarından ve özellikle de öğrenim süreçlerinden soyutlamamak için çok çalışılmalıdır.
  • Her çocuğun hata yapabileceği düşünülmeli; farklı deneyimler peşinde olduğu için cezalandırılmamalıdır; önemli olanın hatalardan ders çıkarmak olduğu hep akılda tutulmalıdır.
  • “Hapse düşen çocuklar”, bir anne gözetiminde, yaşam evlerinde tutulmalıdırlar.
  • “Hapiste doğan” ya da “annesiyle birlikte hapse düşen” çocuklar için, kreş ve yuva uygulamaları, toplumdaki benzerlerine eş standartta sağlanmalıdır. Bu sağlanamıyorsa, o belirli bir yaşa gelene kadar annesinin cezası ertelenmelidir.
  • Anne ve/veya babası, hapse düşen çocukların, onlarla birlikte daha çok zaman geçirebilmeleri olanakları sağlanmalıdır.
  • Yaşamda ve eğitimde, “hazımsız”, “hoşgörüsüz”, “ham” ve “haksız” (4H) yatişkin davranışlarından dolayı, çocukların koğuşturmaya uğramaları önlenmeli; bunun için yetişkinler mutlaka eğitilmelidir.
  • Çocuk mahkemelerinin yargıçları, avukatlar, polis, ceza-tutukevi görevlileri ve doktorları da sürekli eğitim içerisinde olmalıdır.
  • Okullarda çocuklar hakları ile ilgili eğitim görürken; haksızlık ve adaletsizlik karşısında nerelere başvurmaları gerektiği de öğretilmelidir.
  • Çıraklık eğitiminde, haklarını öğrenen çocukların, işyerlerinde çalışmalarına izin verilebilmesi için, işyeri ortamının sağlıklı olması kadar işverenlerin de çocuk hakları konusunda eğitim olması üzerinde durulmalıdır.