Prof.Dr.A.Gürhan Fişek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca Ostim’deki bir eğitim merkezinde çıraklara yönelik düzenlenen bir seminer + tiyatro gösterisinde, çalışan çocuklarla söyleşiyoruz.
Değişik ve “en az” düzeyde disiplinli bir ortamda çocukların rahatlığı ve özgürlüğü, taşkınlığa varmadan kullanmaları ne güzel… Bu dersin, aktif bir yöntemle yapılmasına olanak verdiği gibi, umut da veriyor. Onların bildikleri çoğu konuyu, geçen yüzyılda, insanlar bilmiyordu. Buna karşın, hala geçen yüzyıldan kalma sağlık sigortası sisteminin ve iş güvenliği politikasının egemen olması ne acı… Bir çelişki bu.
Çıraklarla söyleşiye bir soyula giriyoruz:
– Kimler bu seçimlerde oy kullandı ?
(Sessizlik) Sonra bir iki kişiden yanıt geliyor :
– Ama biz küçüğüz . Yaşımız tutmuyor.
– İçinizde dernek kuran, derneğe giren var mı?
– Ama biz küçüğüz. Yaşımız tutmuyor.
– 18 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılması yasak.
– E, biz niye çalışıyoruz o zaman ?!
Bir çelişki daha.Çocukların bile yakaladığı bu çelişkiye, kendilerine “büyük” diyenler nasıl “üç maymun” numarası yapıyorlar anlaması kolay değil.
Bu söyleşide sergilenen çelişkiler kadar şaşırtıcı noktalar da vardı. Bunlardan biri de, çalışan çocukların, kendi çalışma ortamlarındaki fiziksel tehlikelerini algılayabilme ve dillendirebilme düzeyleriydi.
Buna karşın, çalışma sürelerinin uzunluğu, erişkinlerle birarada bulunmak, yorgunluk ve boş zaman değerlendirememe vb sosyal riskleri algılayamamaları da not edilmesi gereken noktalar.
Yavaş yavaş bilincine vardıkları ve bir kaçının “hak” olarak tanımlamakta.. Ama bütün bu sorgulamalardan sonra not edilmesi gereken, bu temel gereksinmelerini nasıl elde edebileceklerine ilişkin görüşlerdi. Şiddet egemen bu görüşler, hem bir çaresizliğin ve hem de bu konudaki deneyimsizliğin yansımasıydı.
Çocukların demokrasinin araçlarıyla (seçme, örgütlenme, yaşıtlarıyla buluşma olanaklarının ve ortamlarının kısıtlılığı vb) tanıştrılmamış olmaları ve bunun geciktirilmesi bu çaresizlik + deneyimsizliğin en önemli nedenlerinden biriydi.
Daha ileri yaşlarında, işini örgütleme ve çıkar grubu oluşturma konularında da bu örgütsüzlüğün uzantılarını görmekteyiz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın klasik denetim yaklaşımnın dışında arayışlara girdiği için kutlamak gerek. Ama bunun klasik denetim anlayışının kaçınılamaz ve gözardı edilemez önemini gölgelememesi gerek.