Çalışan Çocuklara Sağlık Hizmeti Sunumu: Türkiye Deneyimi

Prof.Dr.A.Gürhan Fişek

Çocukların çalıştırılması bu yüzyılın son yarısında geliştirilen tüm değerlere, tüm insan hakları belgelerine aykırıdır. Ama bir o kadar bu değerlere aykırı olan şeyler var: Yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, sağlık hizmetlerinden yararlanamak, sosyal güvencesizlik.

Hangisi öncelik taşıyor ?

“Çocuk çalıştırılamaz” derken, “ailesi tarafından bakılması” gerektiği varsayılıyor. Böylece “toplum”, yükü “aile”ye atıyor. Ailenin yetişkin bireyleri de, “aş, iş, yarın” telaşında koşuştururken çocuğu yanlarında buluyorlar. Çocuk bu çabaya, ailenin bir bireyi olarak ve kendi can kaygısıyla kayıtsız kalamıyor ve önce ailesine destek, sonra da kendi geleceğini güvence altına alabilmek kaygısıyla çalışıyor.

Bu noktada, çocukluğunu yaşamak, iyi bir eğitim görmek, “extreme” yada “intolerable” işlerde çalışmamak onun için lükstür.

Ancak ailesinin gelir dilimi yükseldikçe, toplumun “aile yükü”ne katkısı arttıkça, çaresizliği azalacak ve seçim yapabilmesi gündeme gelecektir.

*

Çocukların toplumun geleceği olduğu sık sık söylenir. Toplumun kendi geleceğine sahip çıkması da en doğal savunma mekanizmasıdır. Bundan ötürü, çalışan çocukların toplum tarafından korunması ve kollanması gerektiği, üzerinde anlaşılmış bir olgudur.

Devlet İstatistik Ensitüsü’nce yapılan çalışmalar ülkemizde, çalışan çocuk sayısının 3 850 000 dolaylarında olduğunu göstermektedir . Kardeş sayısının artışının çocuğun çalışma yaşamına girişini arttırdığı aynı verilerden ortaya çıkmaktadır. Bu çocukların bir bölümü, hem okuyan ve hem de çalışan çocuklardır. Bu onlara bir yönüyle avantaj sağlarken, koruma olanaklarının sınırlılığı dolayısıyla aynı zamanda bir dezavantaj da olmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan çalışmalar, çocuklarda iş kazalarının küçümsenmeyecek bir olgu olduğunu; bizim yaptığımız çalışmalar da, meslek hastalıkları konusunda, hiç bir şekilde kayda geçirilmemiş bir yükseklik bulunduğunu ortaya koymaktadır .

Çalışan çocuklardan, 2.970.000’ini oluşturan % 77’sine, okullarda ulaşmak olasıdır. Çünkü, bu öğrenciler, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan ilköğretim, lise ve çıraklık eğitimi merkezlerine devam etmektedirler. Ama ülkemizde hiçbir okulda öğrenci sağlık merkezi bulunmamaktadır. Rehber öğretmenler de, çocukların çalışıp çalışmadıklarını sorgulamamaktadırlar.

Ülkemizde çalışan çocukların sorunları ile ilgili çözüm önerileri üzerinde çalışırken, iki önemli hedefin ortaya çıktığı görülmüştür. Bunlardan birincisi uzun erimli program hedefleridir. Çocukların çalışma yaşamından tamamen uzaklaştırılması, uzun ve zorlu bir çalışmayı gerektirmektedir.. Herşeyden önce, yoksulluk ve işsizlikle savaşarak, onların çalışmalarına yol açan yaşamsal gereksinmelerin ortadan kaldırılması gereklidir. Buna koşut olarak, tüm toplum, kapsamlı bir sosyal güvenlik şemsiyesinin altına alınmalıdır. Çocukların bir yıl önce 8 yıla çıkarılan temel zorunlu eğitimleri, 12 yıla çıkarılmalı ve meslek eğitimi beslenmelidir.

Bütün bunların gerçekleşmesi bir gecede sağlanamaz. Onun için, bu çalışmaları “uzun erimli program etkinlikleri” olarak görüyoruz.

Buna karşın, geçecek bu “uzun” süre içinde, çalışacak ve zedelenecek olan çocuklar için kayıtsız mı kalınacaktır ? Biz Fişek Enstitüsü olarak, bu konudaki çalışmalarımızı “kısa erimli program” başlığı altında topladık ve çocukların yaşamını kolaylaştırmaya onlara yardımcı olmaya yöneldik.

Fişek Modeli olarak adlandırdığımız bu program, çalışan çocuklara sağlık-sosyal yardım hizmetleri götürmeyi; mühendislik önlemleriyle çalışma ortamlarını düzeltmeyi hedeflemektedir. Bunun için, sanayi sitelerinde sağlık merkezleri kuruyoruz. Yıl boyunca açık olan bu merkezlere, ilk yardım gereksinmesi içinde olan ya da hastalanan çocuklar başvurabilmektedir.

Bunun yanında çocuk çalıştıran küçük işyerlerine uzanan “mobil ünitlerimiz” var. Bir muayene odası şeklinde düzenenlenen bu taşıtlar, tüm çalışanların ve çocukların, periyodik sağlık muayenelerinin yapılabilmesi için elverişli bir ortam oluşturmaktadır. İşyerlerine gittiğimiz için, hekimlerimizin, çocukların çalıştıkları ortamı görmeleri, değerlendirmeleri ve muayenelerinde de işten kaynaklanan sağlık tehlikelerini hesaba katmaları mümkün olmaktadır.

Öte yandan, endüstri hijyenisti ve iş güvenliği mühendislerimizin, işyerlerini gezmesi, çalışanlarla ve işverenlerle görüşmesinden sonra, kaza ya da hastalıklara yol açan olumsuz çevre koşullarının düzeltilmesi; çalışanların eğitilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.

Hiç kuşkusuz, bu çalışmalar, ancak bir grup işverence hoş karşılanmakta ve desteklenmektedir. Kendi dışındakilere karşı, acımasız ve egoist tutum içinde olan işverenler de az değildir. Onlar, bizim işyerlerine bile girmemize izin vermemektedirler. Oralarda çalışan çocuklarla bağlantı kurabilmemiz için 2 yol vardır: 1) Birincisi, ilk yardım+tedavi merkezimize başvurması, 2) İkincisi, haftada bir gün yasal olarak gitmek zorunda oldukları Mesleki Eğitim Merkezlerinde bağlantı kurmamız. Biz her iki yolu da kullanıyoruz. Bu yolla sağlık hizmeti sunduğumuz çalışan çocuk sayısı da hızla yükselmektedir.

Fişek Modeli, dinamik bir modeldir. Bugünkü noktamıza bir anda değil, basamak basamak çıkarak yükseldik.

Bu basamaklar şunlardır: ….

Yarın, bizi gördüğünüz bu noktada da olmayacağız.

Çalışmalarımızı, benzerlerinden ayıran bazı karakteristikler var:

1. Çok bilimli ve çok kesimli yaklaşım

2. İşçi sağlığı iş güvenliği konusunda olgun bir takım oyunu kurmak,

3. Toplum hekimliği felsefesinin izleyicisi olması,

4. Sosyal risk gruplarını ve yaşam koşullarının değerlendirilmesini hedeflemek,

5. Çalışan küçük kızların, toplumun sosyal-kültürel altyapısı içerisindeki sorunlarını ortaya koymak ve bunların çözümü için onlarla birlikte programlar geliştirmek,

6. Kurduğumuz sistemin, yinelenebilir ve yenilenebilir özelliğiyle birlikte kazandığı dinamizm ve katılımcı mekanizmalar

7. Tek bir odak çevresinde örgütlenen birden fazla kümelerden oluşması,

8. Yerel güç odaklarından ve hükümetten bağımsız olmak,

9. Uygulama çalışmalarıyla akademik çalışmaları uyumlu olarak birarada tutmak; tüm bulgu ve deneyimleri yazılı yayınlarla dokümante etmek.

Çalışmalarımızı, “model” çalışma olarak nitelememizin 2 önemli nedeni daha var:

(1) Biz çalışan çocuklara yönelik olarak sivil toplum kuruluşlarınca gerçekleştirilen, bu ve benzeri çalışmaların, topluma yalnızca yol göstermek, “model” üretmesi gerektiğini; bunları yaygınlaştırmanın toplumun ve sosyal devletin “vefa borcu” olduğunu düşünüyoruz.

(2) Bir diğer nedeni de, NGO’lar için de, bir model niteliği taşıması ve onların toplumsal rollerini sorgulamaları ve yönlendirmeleri için araç olması gerektiği yönündeki düşüncemizdir. Bize göre, NGO’lar, toplumun dönüşümünde, insanların aktive edilmesinde, yapacakları somut ve üretken eylem programları ile çok önemli roller oynayacaklardır.

Gerek Enstitümüzü ve gerekse çalışan çocuklarla ilgili uyguladığımız programı, bugün bulunduğu noktaya getirmemiz kolay olmamıştır. 24 profesyonel ve 100’ü aşkın gönüllü insangücü kullanıyoruz. Ankara, İstanbul ve Denizli gibi üç büyük sanayi kentinde, 5 uygulama merkezimiz & iş güvenliği sergievimiz, 4 mobil ünitimiz var. İşçi sağlığı iş güvenliği, çocuk işçilik, çalışan çocuklar arasındaki cinsel ayrımcılık konularında, ülkemizdeki bir çok ilke imzamızı attık. Alanımızdaki tek ve en uzun ömürlü, periyodik yayını “Çalışma Ortamı”nı, 1992 yılından beri çıkarıyoruz.

Küçük işyerleri arasında kurduğumuz ortak işçi sağlığı ve iş güvenliği servislerinden yararlanan işyeri sayısı 650 civarında; toplam işçi sayısı 7000, çalışan çocuk sayısı ise 2000 kadardır.

Çalışmalarımıza başladığımız 1982 yılında, finansman için, herhangi bir toplum fonu ya da uluslararası kaynak kullanmadık. Yalnızca toplumla bire bir ilişkilere, çocuk çalıştıran küçük işyerlerine sunulan hizmet karşılığı alınan parasal katkılardan ve Enstitü çalışanlarının özverisinden güç aldık. Bu, bugün de, çalışmalarımızın en önemli destekleyicisidir. Küçük sanayi alanında verdiğimiz hizmetlerden, İşyeri ortamına yönelik çevresel ve biyolojik ölçüm ve yetişkin işçilerin tıbbi muayeneleri için işverenden ücret alırken, 15 yaşın altındaki çalışan çocuklara ücretsiz hizmet veriyoruz ve özellikle onların toplu olarak bulundukları alanlara giderek görüşmeler ve tarama muayeneleri yapıyoruz.

16 yıllık uğraşımızda, iki uluslararası örgütten katkı gördük. 1985 yılında The Population Council / MEAWARDS ‘ın ve 1992-1998 yılları arasında International Labour Organization / IPEC katkısı… Bu iki uluslararası kuruluş, çalışmalarımızın bir zıplama yapabilmesi için elverişli ortamı sağlamış ve bizi yüreklendirmiştir. Verilen her proje desteğinin ardından “sürdürülebilirlik” sağlanmıştır. Her iki kuruluşa ve bizi sahiplenen Türkiye’nin küçük işyeri işvereni & işçisi & çalışan çocuklarına bir kez daha teşekkür etmek isteriz.

Bu kez çalışmalarımızı, çocukların, yaşam koşullarına ve cinsiyet eşitsizliklerine yöneltmeye başladık. Sanayi Sitelerinde olduğu gibi yaşama alanlarında da toplum merkezleri kurmayı amaçlıyoruz. Bu toplum merkezlerini de çalışan çocuklarla daha sıcak ilişkiler kurabileceğimiz “tatil kampları” ile bağlantılandırmaya çalışıyoruz. Bu konuda finans desteği için “Avrupa Gençlik Fonu, Heilbronn ve Civarı Türk Kadınları Kültürümüzü Yaşatma ve Yardımlaşma Derneği ve bir çok gönüllümüze teşekkür ederiz. Bu çalışma 2001 yılından beri sürmektedir. ÇIRAKLARIN TATİL KEYFİ‘nin devamının sağlanabilmesi için sizlerin de katkılarını bekliyoruz.