İşyerinde 19 Yaş ve Altındaki Çocuk ve Gençlere Yönelik Şiddet

Doç.Dr.Yasemin Günay Balcı (1,2) , Dr.Burcu Eşiyok(1)

(1) Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı

(2) Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

GİRİŞ


İşyerinde şiddet olgusunun ciddi bir toplum sağlığı problemi olduğu çeşitli ülkelerde, kurum ve kuruluşlarda yapılan araştırmalar sonucunda saptanmıştır. Ancak, önlem ve stratejilerin oluşturulabilmesi için, yeterli kayıt ve veri akışı sisteminin bulunmadığı da bu çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Bu yazımızda, üç ayrı çalışma sonuçlarını irdelemek istiyoruz. Birinci araştırma, yurt dışındaki veri ve sonuçlarını, ikincisi Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’nun dosyaları üzerinde bizim yaptığımız çalışmayı, üçüncüsü ise Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın kız çıraklarla yaptığı işyerinde şiddet ile ilgili çalışmasını içeriyor.


İşyerinde şiddet, son yıllardaki önemli çalışma ve tartışma konularındandır. Peek-Asa ve Kraus, işyerlerinde saldırı kaynaklı yaralanma oranının yılda yüz binde 72.9 olup, ölümlü olgulardan 50 kat fazla olduğunu, cinsiyet ve endüstri tipine göre yaralanma oranlarının değiştiğini, en yüksek yaralanma oranının parekende satıcılar (esnaf/serbest meslek), hastane, polis ve ulaşım işçilerinde olduğunu, bireysel işlerde saldırıya maruz kalma oranının tüm işyeri yaralanmalarının % 73.1 ini oluşturduğunu bildirmişlerdir (1,2). Kraus ve Brown, California’da riskli meslek ve endüstri alanlarında ölümcül ve ölümcül olmayan şiddet yaralanmaları için risk faktörlerini araştırmış (3), Bourque ve arkadaşları da, Los Angeles’te halka hizmet veren yerlerde çalışan işçiler arasında saldırı tehdidi ve saldırıya maruz kalma prevalansını saptamak için araştırma yapmışlardır(4). “İşyerinde şiddet” olgusundan çocuk ve gençler de kendilerine düşen payı almaktadır. Yapılan çalışmalarda işyerindeki tüm şiddet mağdurlarının % 12-20’sinin 19 yaş ve altındaki kişiler olduğu bildirilmiştir (5,6).


İşyerinde çocuk/gence yönelik şiddetin tarafları yaş ve çalışma ilişkileri açısından bazı farklılıklar göstermektedir. Öyle ki:
A- Yaş bakımından;

  1. Şiddet aynı yaş veya yaş grubundaki diğer çocuk ya da gençlerden gelebilir.
  2. Kendilerinden büyük yetişkin kişilerden gelebilir.

B- Çalışma ilişkileri bakımından;

  1. Çocuk/ genç işyerinde çalışırken diğer çalışanlar ya da çalışmayıp işyerinde bulunan müşteri, tanıdık vb. kişiler tarafından şiddete maruz kalabilir.
  2. Çocuk/genç işyerinde çalışmamasına rağmen orada bulunması dolayısıyla diğer çalışanlar ya da çalışmayıp işyerinde bulunan müşteri, tanıdık vb. kişiler tarafından şiddete maruz kalabilir.
  3. Şiddet aynı konumda çalışan diğer kişiler tarafından uygulanabileceği gibi usta, patron vb. otorite sahibi kişiler tarafından uygulanabilir.

İşyerinde şiddete ve istismara maruz kalmış çocuk/gençlere ait tanımlayıcı bulgulara gereksinme vardır.


Adli Dosyalardan Elde Edilen Bulgular


1 Ocak 1998- 31 Aralık 1998 tarihleri arasındaki 1 yıllık sürede, kaza dışı yaralanmalar nedeniyle mahkemelerce rapor tanzimi için Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’na gönderilen adli dosyalar arasından rastgele seçilen olay yeri kayıtlı 399 dosya incelendi. Olayın işyeri ve eklentilerinde meydana gelmiş olduğu anlaşılan 140 (% 35.1) olgudan yaşı bilinen ve 19 yaş ve altındaki kişilere ait olan dosyalardaki şiddete maruz kalan kişilere ve maruz kaldıkları şiddet türünün özelliklerine ait elde edilen tanımlayıcı bulgular değerlendirildi.


Adli dosyalara göre, fiziksel şiddet nedeniyle başvuranların; 6’sında kesici/kesici-delici/kesici-ezici alet yaralanması, 6’sında ateşli silah yaralanması, 3’ünde künt travma bulguları saptanmıştır. Fiziksel şiddete maruz kalan 15 olgunun 13’ü uğradığı şiddet sonrası uzun ya da kısa süreli hastanede yatarak tedavi görmek zorunda kalmıştır. Bunların 6’sı yaşamsal tehlike geçirmiştir. İşyerinde şiddete maruz kalanlar ile toplumdaki genel şiddet mağdurlarında hastanede yatarak tedavi görme oranı % 64-70 arasında, yaşamsal tehlikeyle karşı karşıya gelme oranı da % 31-35 arasındadır(5,6,9). Çalışma kapsamında işyerinde fiziksel şiddete maruz kalmış çocuk/genç sayısı az olduğundan oran açısından bir karşılaştırma yapılamamakla birlikte çocuk/gençlerde şiddetin sonuçlarının daha ağır olduğu söylenebilir. Ayrıca hastanede yatma durumu şiddetin birey ve topluma maliyeti, iş akışının bozulması ve işyerinde verimliliğin olumsuz etkilenmesi açısından da önemlidir.


İşyerinde şiddete maruz kalan mağdurların % 21.3’ü (27 kişi) 19 yaş ve altında idi. Bunların sadece 1’i kız olup geri kalan 26’sı erkektir. Bu kişilere şiddet uygulayanların ise % 28.6’sı kendileriyle aynı yaşta ya da 1 ile 5 yaş arası küçük ya da büyük kişiler olup geri kalan % 71.4’ünde şiddet mağdurlardan 6 yaş ve daha büyük kişiler tarafından uygulanmıştır.


İşyerinde şiddete uğrayan çocuk/gençlerin dörtte birinin şiddete uğradığı sırada o işyerinde çalışmadığı, olayın işyeri ve eklentilerinde geçtiği saptanmıştır. Çocuk/gençlerin uğradıkları şiddet türü ile o sırada işyerinde çalışıp çalışmamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Aynı şekilde çalışan grupta da uğranılan şiddet türü ile yapılan işin tarıma dayalı olması ya da olmaması arasında da anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05).


Hem şiddete maruz kalan çocuk/gençlerin hem de bunlara şiddet uygulayanların mesleklerinin bilindiği olgu sayısı 20’dir.


20 olgunun 13’ünde şiddete uğrayan ve uygulayan kişilerin çalışma hayatı içindeki konumları farklıdır.


Şiddete uğrayan çocuklardan hem doğduğu hem ikamet ettiği yerleşim yeri bilinen 24 olgu mevcut olup bunların 21’i köy/kasaba doğumlu iken 16’sı şu anda köy/kasabada yaşamaktadır. Doğum yeri ilçe ya da il olanlarda herhangi bir değişiklik yoktur. Şiddete uğrayan çocuk/gençlerde göç oranı % 20.8’dir.


Çocuk/gençler en fazla yaz mevsiminde (% 40.7) ve Haziran ayında (% 25.9) şiddete maruz kalmıştır. Gün içindeki saatler değerlendirildiğinde öğleden önce (06.01-12.00), öğleden sonra (12.01- 18.00) ve akşamüzeri (18.01-24.00) saatlerinde şiddete maruz kalma oranı hemen hemen eşit olup olgularımız arasında gece saatlerinde (00.01-06.00) şiddete uğrayan çocuk/genç bulunmamaktadır.


Olguların 15’i (% 55.6) fiziksel şiddet iddiasıyla yargıya yansırken 12’si (44.4) cinsel suça maruz kalma iddiasıyla yargıya yansımıştır.
Fiziksel şiddet nedeniyle başvuranların;

6’sında kesici/kesici-delici/kesici-ezici alet yaralanması
6’sında ateşli silah yaralanması
3’ü künt travma bulguları saptanmıştır.
Fiziksel şiddete maruz kalan 15 olgunun 13’ü uğradığı şiddet sonrası uzun ya da kısa süreli hastanede yatarak tedavi görmek zorunda kalmıştır. Bunların 6’sı yaşamsal tehlike geçirmiştir.

Adli dosyalara göre, işyerinde şiddete maruz kalan mağdurların % 21.3’ü (27 kişi) 19 yaş ve altında idi. Toplumdaki genel kaza dışı yaralanmalara ilişkin Büken ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada, kadınların % 12.9’u, erkeklerin %19.7’sinin 19 yaş ve altında olduğu(7), Danimarka’da ise 15-19 yaş grubu erkeklerin en sık etkili eyleme maruz kaldıkları (8) bildirilmiştir. İşyerinde şiddete maruz kalan çocuk/genç oranı toplumdaki genel şiddetin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak işyerinde şiddete maruz kalan çocuk/gençlerin dörtte üçüne yakınında şiddetin kendilerinden 6 yaş ve daha büyük kişiler tarafından uygulanmış olması düşündürücüdür. Bu aynı zamanda çocuk/genç istismarına da işaret etmektedir.


Türkiye’de yapılan bir çalışmada da işyerindeki yaralanmaların % 76’sı bireysel işlerde meydana gelmiştir(6). Bu çalışma kapsamında işyerinde şiddete uğradıkları sırada çalışmakta olan 18 çocuk/gencin 10’unun bireysel işler olarak değerlendirebileceğimiz tarıma dayalı işlerde ve serbest meslek grubunda olduğu görülmektedir.


Olguların büyük çoğunluğunda işyerinde şiddete uğrayan çocuk/gençler ile bunlara şiddet uygulayan kişilerin çalışma hayatı içindeki konumları farklıdır.


Şiddete uğrayan çocuk/gençlerde göç oranı % 20.8 olup toplumdaki genel şiddete maruz kalanlardaki göç oranından (% 28) istatistiksel anlamda farklı değildir.


Olay zamanı açısından değerlendirildiğinde; çocuk/gençlerin en fazla yaz mevsiminde (% 40.7) ve Haziran ayında (% 25.9) şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Bu okulların kapanmasına paralel olarak işyeri ve eklentilerinde gerek çalışarak gerek çalışmadan bulunan çocuk/genç sayısının artışına bağlı olabilir. Gün içinde öğleden önce, öğleden sonra ve akşam üzeri saatlerinde şiddete maruz kalma oranı hemen hemen eşit olup olgularımız arasında gece saatlerinde şiddete uğrayan çocuk/genç bulunmamaktadır. Şiddet zamanı ve olay yerleriyle ilişkili olarak yapılan çalışmalarda, 06.01-24.00 saatleri arasında en fazla yaralanmanın işyeri ve eklentilerinde (ortalama % 35); işyeri ve eklentilerindeki yaralanmaların en büyük kısmının (%35-38) 12.01-18.00 saatleri arasında olduğu bildirilmiştir(6, 9). Yaşamın aktif saatlerinde işyerinde yaralanmalar önemli bir grup oluşturmakta olup bu durum çocuk/gençlere de yansımaktadır.


İşyerinde çocuk/gençlere gelebilecek şiddet sadece kaza dışı yaralanmalarla sınırlı değildir. Olguların 15’i (% 55.6) fiziksel şiddet iddiasıyla yargıya yansırken 12’si (44.4) cinsel suça maruz kalma iddiasıyla yargıya yansımıştır. Günay (10), % 78’i erkek ve % 84.’ü 18 yaş ve altında olan cinsel suç mağdurlarının % 20’sinde olay yerinin işyeri ve eklentileri olduğunu bildirmiştir ki bunlar sadece yargıya yansıyan olgulardır. Gerçek rakamların daha büyük olduğu tahmin edilmektedir.


Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın
Veri Havuzundaki Genç Kız Anketlerinden Elde Edilen Bulgular


Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfının Veri Havuzunda bulunan 87’si çalışan ve 15’i çalışmayan toplam 102 genç kızla yüzyüze görüşülerek yapılan anketlerden elde edilen işyerinde genç kızlara yönelik istismara işaret eden bulgular değerlendirildi.


Çalışan kızlar 23’ü (%26.4) işyerinde kalfalar, usta ve müşteriler tarafından en az bir kez rahatsız edildiğini, en fazla erkeklerin bakışlarından rahatsız olduklarını, 1’i elle tacize maruz kaldığını ifade etmişlerdir.


Genç kızlar % 51.0 (52/102) yeniden doğsalardı dünyaya tekrar kız olarak gelmek istemediklerini belirtmişlerdir. Bunların belli başlı nedenleri erkeklerin daha özgür ve rahat yaşamalarına özenmeleri, kadınların ezildiğine- hor görüldüğüne-taciz edildiğine- okutulmadığına tanık olmalarıdır.


Çalışan kızların 26’sı daha önce başka bir işte çalışmış olup, bunlardan 14’ü işten ayrılma sebebi olarak şunlar söylenmiştir: 4 kişi işi ve iş ortamını sevmeme, 5 kişi ücret azlığı, 3 kişi patronla anlaşamama, 2 kişi kendisine bir şey öğretilmemesi.


87 çalışan kız, 78’i (%89.6) çalışmayı sevmekle birlikte 64’ü (%73.6) işinden zaman zaman nefret ettiği anlar olduğunu söylemiştir. Nefret etme nedenleri şöyledir :

  • Müşteri kaprisi 22 kişi (%34,4)
  • Aşırı yorulma 13 kişi (%20,3)
  • Patron ve kalfalarına davranışları 13 kişi (%20,3)
  • İzin alamama, fazla mesai 6 Kişi (%9,4)
  • Başka işler yaptırılması 2 kişi (%3,1)
  • Diğer 8 kişi (%12,5)

Daha önce çalışıp işten ayrılmış genç kızların işten ayrılma nedenleri ve çalışmayı sevmesine rağmen zaman zaman işten nefret ettiği anlar olduğunu söyleyen genç kızların nefret etme nedenleri bazı soruları gündeme getirmektedir.

  • Acaba iş ortamında kızları rahasız edici bir durum mu vardı?
  • Çalışan çocuk “kız” olunca acaba emek daha da ucuzladığı için mi ücret konusunda anlaşamadılar? emeğin daha da ucuzlaması ile de karşı karşıya kalınmaktadır.
  • Acaba genç kızların patronla anlaşamama nedeni cinsiyetçi bir yaklaşımla karşı karşıya kalmaları olabilirler mi?
  • Mesleki kaygılarla çalışmaya atılan çocuklara bir şey öğretilmemesi, başka işler yaptırılması, onların meslek öğrenme isteklerine saygı gösterilmemesi de bir tür istismar sayılır mı?
  • Müşteriler bile çocuklara daha rahat kapris yapıyor olabilirler mi?
  • İş saatlerinin uzun ve yorucu olması, evde ve pazar günleri de çalışıyor olmaları mı onları yıldırıyor?

Değerlendirme


Görüldüğü gibi, işyerinde çocuğa yönelik istismar her zaman kaba dayak-dövme-hırpalama gibi fiziksel ya da cinsel şiddet olarak karşımıza çıkmaz. Bilerek ya da bilmeyerek çocuk/gencin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmasını engelleyecek her tür davranış şiddet ve istismarı kapsamında değerlendirilmelidir.


Ayrıca elde edilen bulguların, bir buzdağının yalnızca görünen kısmı olduğu unutulmamalıdır. Özellikle kız çocukları için bu daha da doğrudur. Sosyal, kültürel, psikolojik ve dinsel nedenler, hem şiddet tanımlamasında ve hem de bunun açığa vurulmasında engelleyici etki yapmaktadır.


Değişik alt grup ve kesimleri içerecek şekilde işyerinde şiddet, boyutları ve sonuçları ile ilgili daha fazla araştırmaya gereksinim vardır. İşin yaşantımızdaki önemi ve işyerinde geçirdiğimiz süreler göz önüne alınarak, elde edilen ve edilecek olan veriler ışığında zaman kaybedilmeksizin hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının ortak katkısı ve multidisipliner bir yaklaşımla işyerinde şiddete yönelik duyarlılık ve önlem stratejileri geliştirilmesi gerekmektedir.


KAYNAKLAR

  1. Peek- Asa C, Kraus JF. Incidance and reporting of non-fatal workplace assault injuries from employer and police reports. Book of Abstracts, 25th International Congress on Occupational Health-Stockholm, Sept. 15-20 1996: 28.
  2. Peek- Asa C, Howard J, Vargas L, Kraus JF. Incidance of non-fatal workplace assault injuries determined from employer’s reports in California. J Occup Environ Med 1997; 39(1): 44-50.
  3. Kraus JF, Brown K. Risk Factors for work-related murder and non-fatal assault in high risk occupations and ındustries. Book of Abstracts, 25th International Congress on Occupational Health-Stockholm, Sept. 15-20 1996: 28.
  4. Bourque LB, Riopelle DD, Robbins M, Kraus JF. Prevalans of assault and perception of risk of assault in urban employment settings. Book of Abstracts, 25th International Congress on Occupational Health-Stockholm, Sept. 15-20 1996: 28
  5. Balcı YG, Akbay MÖ. İşyerinde Şiddet. Çalışma Ortamı Dergisi 2001; 55:5-7.
  6. Günay Y, Vaizoğlu SA, Güler Ç. Evaluation of Non-Fatal Injuries With Relation to Where Assaults Occur. Turk J Med Sci, 2001; 31: 345-54
  7. Büken B, Günay Y, Birincioğlu İ, Katkıcı U. Etkili Eyleme Taraf Olan Mağdur ve Sanıklara Yönelik Sosyal Değerlendirme
  8. Breiting V.B., Aalund O., Albrektsen S.B., Danielsen L., Helwec- Larsen K., Jacobsen J., Kjaerulff H., Staugaard H., Thomsen J.L., Injuries due to deliberate violence in areas of Denmark. I. The extent of violence, Forensic Science International, 1989; 40: 183-189.
  9. Günay Y, Çınar T, Keskin R, Öge B. Ölümle Sonuçlanmayan Etkili Eylem Olgularının Sosyal Yönden Değerlendirilmesi. Adli Tıp Bülteni, 1999; 4(1): 5-11.
  10. Günay Y. Cinsel Suç Olgularında Saldırgan ve Kurban Olma Açısından Çocuk. Çocuk Forumu Dergisi, 2000; 3 (2): 46-50.