Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Bendevi PALANDÖKEN’e Açık Mektup

Sayın PALANDÖKEN,

Geçtiğimiz günlerde, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle, medya organlarında yer alan beyanınızda, “Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir.” ifadesini kullandınız. Türkiye’deki çıraklık sistemini konu alan gerek geçmiş gerekse yakın dönem bilimsel araştırmalar, çıraklık sistemini bir mesleki eğitim süreci olarak nitelendirmeyi olanaksız kılan birtakım sorunların varlığı konusunda hemfikirdir. Çıraklık, yoksul çocuklar için bir eğitim tercihi değil, çalışma hayatına katılımın bir zorunluluğu niteliğindedir. Eminiz ki, çıraklık, hiçbir çocuğun hayali değildir. Sayın PALANDÖKEN, dikkatinizden kaçmış olduğu anlaşılan söz konusu belli başlı sorunlar şunlardır:

-Çıraklar, bir meslek öğrenme amacından önce yoksul ailelerinin geçimine katkıda bulunmaları amacıyla ebeveynleri tarafından çıraklığa gönderilen çocuklardır.

-Çıraklık sisteminde “eğitim” amacından uzaklaşılmış, “üretim” amacı merkeze alınmıştır. Bu durum çırakların işçileşmesine neden olmaktadır.

-Çırak çocuklar, temsilcisi ve sesi olduğunuz küçük işletmeler tarafından ucuz, güvencesiz ve savunmasız işçiler olarak çalıştırılmaktadır.

-İşverenler açısından çıraklar işgücü maliyeti çok düşük bir emek kaynağıdır. Sigorta primleri geçmişten beri devlet tarafından karşılanan çıraklara ödenen cüzi ücret de siyasal iktidar tarafından, yakın geçmişte, özellikle küçük işletmelerin desteğini almaya dönük bir seçim yatırımı olarak, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmaya başlanmıştır.

-Eskiden, çocuklar, 5 yıllık zorunlu ilköğretimin ardından çırak olmakta iken, şimdi 12 yıllık zorunlu ilk ve ortaöğretimin ilk 8 yılının ardından çırak olabilmektedir. Bu nedenle, çocukların eskiye nazaran daha büyük yaşta çıraklığa başlıyor olmaları, korkutulup disiplin altına alınmalarını zorlaştırdığı gerekçesiyle işverenlerin, hiçbir çekince göstermeden, şikâyet ettiği bir konudur.

-Çıraklar genellikle 8 saatten fazla (10-11 saat) çalışmakta, hatta çalışma süreleri 14 saate çıkabilmektedir. Çoğunlukla çıraklara fazla çalışma ücreti de ödenmemektedir.

-Yasa gereği çıraklara verilmesi gereken yıllık izinler de düzenli olarak verilmemektedir.

-Çırakların ne işe girişte ne de çalışırken düzenli sağlık kontrolleri yapılmaktadır.

-Çıraklar yaygın olarak iş kazasına uğramakta, bu konuda gerekli önlemler alınmamaktadır. Öyle ki, çırak çocuklarda küçük yaralanmalar sıradanlaşmakta ve işverenlerin umursamaması nedeniyle, bu tür yaralanmalarda iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanmamaktadır.

-Yetişkinlere göre dizayn edilen işyerleri çırakların genellikle bedensel yapılarına  uygun olmadığı gibi çıraklar için uygun kişisel koruyucu donanımları bulmak da zordur.

-Çıraklarda dayak yeme ve küfür işitme gibi şiddet olayları çok yaygındır.

-Yasa gereği çırakların haftada bir gün okula gitmesi gerekmektedir. Çoğu işveren bunu gereksiz ve zaman kaybı olarak görmektedir.

-Çıraklar okula gitme konusunda çok isteklidirler, çünkü okul gününü dinlenmek için bir fırsat olarak görmekte ve gidip derslerde uyuyarak dinlenmektedirler.

Sayın PALANDÖKEN, bu tablo karşısında, “Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir.” biçimindeki görüşünüzün arkasında durmaya devam edebilecek misiniz?

Eğer, çıraklık sistemini konu alan bilimsel araştırmaların büyük çoğunluğunu karşınıza alan görüşünüzün arkasında durmaya devam ediyorsanız, o zaman, sizde bu kanaatın oluşmasını sağlayan gerekçelerinizi de paylaşmanız gerekmez mi?

Sayın PALANDÖKEN, sizi, bu konudaki argümanlarınızı –eğer varsa– ortaya koymaya davet ediyoruz. Aksi halde, Türkiye’de, birçok alanda gittikçe yaygınlaşan bir eğilim olan bilim karşıtlığı saflarında yer alanların arasına katılacak ve çocukların, çıraklık adı altında uğradığı sömürünün sorumluluğunu yüklenenlerden olacaksınız.

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı